Ekim
Aşkın son durağı
Beyaz güllerin göç duruşu
Sevdanın
Kalbe dokunuşu.
Ömrün son kuruşu
Özlem ekimi, ekim aşkları
Yüreğin aslına, Aslıya dönüşü
Bedenlerin toprağa sunumu
Keyifli bir bakış,
Vuslat en sıcak anında
Beyaz gelinlikler
Uyku telaşında.
Yürekler sıralandı
Ekim katarında
Kendi gidişine el sallar
Güz sakinleri.
Göğü boyadık sarı rengimizle
Uyuduk pembe bulut sinesinde
Yürek aşkla doldu kadifeden,
Kışımız olmadı, karı tanımadık
Çiçek halkası asılıydı kapımızda,
Biz bu sevdayı dolu dolu yaşadık.
Kapandı ateş kapıları,
İrem cemresi düştü içimize
Çiğdeme değdi dudak, aşkımıza bak,
Yazgı defterimiz sağdan uzatıldı.
Uzun sürmedi aşkın saltanatı
Her başlangıçta bir tükeniş,
Her tükenişte bir başlangıç varmış
Ölüm sultanı,
Böyle mi olur vakitsiz çekip gitmeler
Sülfür melekleri de sustu,
Kesildi aşkın sesi sedası da.
Unuttu yazgı döndü arkasını
Ağzımla taşları kırarım.
Yutarım, recmin taşlarını
Elim kolum bağlı, gözlerim açık,
Utanmazlar bir de bize ağladılar.
Kıvrak, edalılar, bir de üzgünler,
Ayrılığın isyanı çınlar kulağımda,
Bu zulmü taşıyamadı nehirler
Aşkın hasret nöbeti başladı
Sancıdan delirdi bütün saatler
Kalbimde tadın ateşlenir
Kırık parmakla
Eşeler dururum kalbimi tadın için
Rüyada eridim, sende irkildim,
Aşk nağmeleri sustu
Tüm ışıklarda söndü
Hasret sahnesi kuruldu
Bu kuru yangına,
Rüzgarın da yararı olmadı.
Uzat bari beyaz ellerini
Beyaz kefeni de.
Bari son nefeste bir sıcaklık olsun,
Aşk hatırına
Geleyim yanına
Bizden düşen mutluluğu bulayım
Kavlimizde yeni yuva kurayım.
Ben bu kadarına değer miyim
Onu da bilmem.
Yeşerir kuru kalpler
Tek bir bakışınla
Âlemde yeşerttin altı günde
Tek gülümsemenle
Nasıl şükredilir ki sana
Bilemem
Alın yazım seninle dopdolu
Her yol sana çıkar dosdoğru
Bakir nedimem
Zavallıyım
Çok zor oldu sana yetişemem
Buz cemresinde pir dalında
Tüm sevda renkleri boynunda
Göğü de boyadım boyda boya
Dualar astım dilek ağaçlarına
Muskalar taktım boynuna
Silindi tek kalemde senden öncesi
Ceninle yarışırım bu zayıf canımla
Ana oldun, merhametli yüreğinle
Öyle susadım ki sana
Seninle yaşanacak bir tek güne
Sen aşkın direği
Cennet kalbi müjdeledi sana
Sana yeni bir eş geldi
Öyle beyaz öyle güzel ki
Göz kamaştırır gözleri
Bakamam sana
Ben
Meleklerle senin arana sıkıştım
Ben
Aşk ve hasret gelgitinde kaldım
Anasız kuzu gibi meler dolanırım
Mecnun çöllerinde
Beni sensiz ve yarsız bırakma
Sensiz yakar cennet de
Beni kızgın İrem’de bırakıp gitme!
Kalbimde ki kelebekler
Aşk sırasını beklerler
Sevgi deminde
Turna yaş damlatır
Susuz yüreklere
Kıvırcık nergis beyaz
Gelinlikte döner beyaz beyaz
Kapıyı çalar beyaz leylekler
Benek benek yanakları
Sırma saçları
Güneş gün yorgunu
Uyuklar sarı yatakta
Rüyada gülüşür sarı civcivler
Göl yatağında sevişir sunalar
Uykucu balıklar sırtüstü alkışta
Damla göl gerdeği salatanın da
Güvercin gizli haber telaşında
Gün de hamura döndü bu sevda da
Bugün her şey aşk makamında
Güzel yürekler çirkin şansında
Yine yalnız yine kendi başına
Ne güzelde ne de çirkinde
Boşta kalan ben aşk mahşerinde
Bendeki aşk skalası
Hasretin siyah mihrabında
Ben, dağ ve orman, deniz
Seni bekleriz gözümüz yolda
Dua askısında seni bekler eller
Hıçkırık vurgunu kalpler
Seni sayıklar seni beklerler.
Dün gece rüyama geldin
Seni gördüm
Gözyaşımla sana yürüdüm
Yüzüme dokundun
Güneş kovanına döndüm
Sen kelebek, mor kanatlı
Ben sefilin yer sürüngeni
Öyle bir bakış attın ki içime
İçim köpürdü kalakaldım
Sen soylu aşk meleği
Uçup gittin gecemde
Kötü oldum ardından
Sen denizlerin aşkı
Ben ıssız ve kınasız kaya
Bekledim bir daha gelirsin diye
Gelmedin
Geçmedin rüya kıyısından bile
Bıraktığın gibi düş bekrisiyim
Taşlaşan yatakta gözüm kapıda
Tek umut var o da sende
Çiçekler renk salmadı sen gittin gideli
Bu yürek limanı Sina Çölüne döndü
Bu yürek çılgın, hasretin maskarası
Bu yürek mecnun bu yürek zır deli
Bir sana yanar kalpteki bu soluk fener
Sessiz sedasız ve masumane
Rüya limana yanaşmanı bekler.
Aşkın muhnis sesi
Muhabbet kuşum
Hiç kurumadı gözyaşın
Sanki hasret ikizin
Bulut da sevdalı başın
Sevda
Baskın yedi gecede
Habersiz uykuda
Sevdalı kalpler
Gözleri
Azrail işmarında
Nasıl kıyılır böylesi cana
Bin yıllık sevda huzmesi
Aşkın yıldız sunumu
Saadet ağında
Döner yüzün öteye
Kara toprak çeker seni
Öteye artık muhabbet arzun
Topladı aşkın bohçası
Uçtun gittin bir gece yarısı
Sen buralara ait değildin
Cennetin sarı sokağında
Tanrı katının baş sakini idin
Gittin yürek eşini buldun.
Gidebilmeli,
Bırakmalı seni sende
Kalbi ateşte unutmalı
Ciğere duman basmalı
Sensizlikte
Ateşlemeli
Gelmişi geçmişi
Tek nefeste çekmeli
Sende bırakmalı
Eli ayağı gözü kulağı da
Kolay mı gitmek
Eti tırnaktan ayırmak
Suyu tersine akıtmak
Yerle göğü
Ters yüz etmek
Bir zerrecik ayrılık bile
Şakağa kurşun sıkmak
Hangi gözyaşı dayanır
Hangi boğaz çeker bu hıçkırığı
Bir kalıp buz koysan yüreğime
Erir bir anlık hasretinden
Adamsan, gücün yetiyorsa
Haydi, git gidebiliyorsan
Aşk deli bir dalga
Ben kör bir kaplumbağa
Seninle nasıl baş ederim
Yüreğine kilitlendim
Sende varım sadece
Yoksa kokar çürürüm
Balık suya mahkûm,
Su azada
Su buluta muhtaç,
Bulut azapta
Ben sana muhtaç,
Sen gazapta
Ben kaybedenim
Çürük halkayım bu gidişata
Hem mahmur,
Hem de mağdurum
Usulsüzün usul sevdasında.