Seni
Her şeyinle sevdim
Acını,acıtmalarını
Arkanı dönüp gitmelerini
Elin belinde tehditlerini
Üstüme
Gelmelerini sevdim.
Beni her daim yermeni
Kokunla korkutmanı
Sonsuz nefretini
Beni
Sevmemeni sevdim.
Sadakat!
Gece ile gün arası zarif bir tan
Eşsiz yücelik zifaftaki tat
İçimize girmeye görsün ihanet
Çürür bütün aşk saatleri
Dakika, aya aylar çekilir yıllara
Onursuz yaşam lastik gibi gerilir,
Hal ve gidiş sakat
Mahşer sirenleri öter kafamda,
Durdu içimdeki aşk saatim
İhanet tuzak kurar bana
İhanetim,
Bozuk saat bile olamadın
Belki de ömründe
İki kere doğru severdin
Ak gecede doğdu bu aşk,
Atıldı ihanettin kollarına
Sadakat kim sen kim
Esemesi okunmaz sende
Yalan saatlerin
Günah dolusu vaktisin
Kan ter içinde uyu sen,
Her kıymet senden
İhanettin çıktı pazara.
Çalıntı gün cazibesi,
Gecelerde yitirdin kendini
Geç anladım
Sen nerede, sadakat nerde
O senden sen de ondan
Fersah fersah uzaksınız inan.
İşte böyle dedi adam;
Kendi dilinde,
Kendi kendine.
Dinledi kadın;
Kendi dilinde,
Kendi kendine.
Kafaları eller arasında,
Acı çöktü kalplerine.
Ev, bark, çoluk, çocuk..
Her şey öncelikte.
Olmayan kendileri,
Şey dedi adam;
Sen kal kendinde,
Ben seni tutarım kendimde,
Mutsuzluk ipleri boynumda,
Bir de senin ipin olsun,
Ben senin ipini de çekerim.
Bir ya da iki ip ne fark eder ki?
Can dediğin nedir ki?
O sana fedadır ki
Sen sağ ol yeter ki
Ben senin de,
Kederini de çekerim.
Severim tek başıma.
Sen kal güzelim bir başına.
Bana ne yeni günden
Heyecan vermez ki bana
Gün neye gebe bilemem
Karardı gün ortam göremem
Bir yokluk acısı daha çekemem
Günde korkarım
Gün ortasında gittin benden
Kalırım bir başıma
Tutun günü doğmasın
Bir vurgun daha yiyemem
Alın çizgim kan kızılında
Her gün kemirir yüreğimi
Her gün kesik atar nefesime
Işık da istemem asla
Mecnuna mezar kazılmasın
O mutlu çölünde
Gülmeyin kadersiz bu gece adamına
Ben geceden geceyim
Kalmadı bende
Ne hasreti sırtlayacak takat
Ne de ardından koşacak derman
Her yeni günden şamar yerim
Ne fark eder ki
Gitmem ya da kalmam
Ben bir kere sevdim
Yandım kül oldum
Kül oğlu külüm
İstesen de
Bir daha yakamasın
İstesem de
Bir daha yanamam ki gülüm.
Önce isimin küçülür
Sonra silinir yüzün
Yürek sahnesinden
Roller suflöre döner
Sahne arkasında
Olur olmaz sohbetler
Özlem sahnesine taşınır
Dilek ve temenniler
Ayrılığa göz çekmeler
Yürekte dinmez sancılar
Son beşik aşk sahnesinde
Çaresizlik çare oldu sende
Nefrette yıllarca dayandın
Artçılarda dağıldın iyice
Nefretin altında kaldın
Bu yaşam mı yoksa kargaşa mı
Bilmem tek bildiğim
Hasreti sevindirdi bu son sahne
Yaşam maskarasına döndün
Dilin çürürdü yalan sözlerden
Aşk perde kapattı
Sevda el çekti senden
Artık yürek ipin
Bir başkasının elinde
Aşk kuklası oldun
Hasret alkışları kulak patlatır
Yaşamın her perdesinde.
İtmekse maksadın
Senden
Bir bakış yeterli idi
Kalbimi sende bırakır
Giderim
Ferhat gibi
Dağları delerdi feryadım
Her renk taş tanığım
Kerem gibi
Ayak yalın yürürüm ateşlerde
Her renk alev tanığım
Aslı gibi
Hasret yaşlarını toplar dönerim
Her renk hasret tanığım
Şirin’im
Kapında boyun büker
Yüreğimdeki
Her renk sevda tanığım
Buyur etmeni beklerim.
Dün gece
Seni ağırladım düşümde
Ağlayıp duruyordun
Yine uzaktın bana
Düş gecemde bile
Ellerini tutamadım.
Titriyordun
Sokul bana istersen
Dağıt bu sorgusuz kâbusları.
Yerleştir bizi
Aşkın bahar mevsimine
Yetiştir bizi
Vuslat merasimine.
İbrahim ateşinde arınalım
Yaramaz âşıklar gibi
Firdevs’ten elma çalalım
Eyüp’ün sabrını avuçlayıp
Yüreğimize koyalım.
İrem’e sığmayan meleğim
Gel
Boşluk merhametine sığınıp
Ademsiz,
Havvasız bir dünya kuralım
Düş hanemizde
Binlerce düş odası kuralım
Ağzımıza
Başka bir elma da sürmeyelim
Sonsuza kadar
Düşlenen bu aşkı sürdürelim.